Firdevs Hanım’la Adnan Bey, düğünden önce birbirlerini tanımaları,
birbirleriyle kaynaşmaları için Nihal’i halasının yanına Ada’ya
gönderirler. Adnan Bey, Behlül’e şayet kızı Nihal isterse kendisinin de
bu evliliğe onay vereceğini söyler. İki gün sonra, Nihal’e evlenme
teklifinde bulunmak üzere Behlül de Ada’ya gider. Nihal’i ikna
edebilmek için çok dil döker. Sonunda Nihal’in ağzından evet yanıtını
alır.
“Bütün hayatın mutluluğu bence senin yalnız bir kelimene
bağlı duruyor, yalnız bir küçük evet; dünyada beni insanların en
mutlusu edecek… Seninle ne güzel, ne mesut bir çift olacağız…”
(s.439-440)
“Bilsen Nihal, sana böyle söylerken kendime ne kadar
şaşıyorum! Hep değişmiş, başkalaşmış bir Behlül! Çünkü sen beni
değiştirdin; evet, evet, büsbütün… Senin çocukluğundan, saflığından
bana bir şey bulaşmış oldu; sanki hayatımın birkaç senesi, bütün o boş
emellerle dolmuş sahifeleri birden yırtılıverdi. Senin karşına
çocuklaşmış, hatta ne için itiraf etmeyeyim, temizlenmiş olarak çıktım.
Bana o mini mini elini uzatıverirsen ben kurtulmuş bir adam olacağım.”
(s.452)
Nihal, ertesi sabah uyandığında gayet neşelidir. Taşacak
derecede yoğunlaşan duygularını biriyle paylaşma ihtiyacı duyar. Aklına
mürebbiyesi gelir. Ona kısa bir mektup yazar. Bu arada Beşir, çok
şiddetli üşüttüğünden hasta yatmaktadır. Acı acı öksürmektedir. Nihal
ile Behlül arasındaki gelişmeler, Beşir’i olumsuz etkilemiştir.
Behlül,
İstanbul’a gitmek zorunda olduğunu söyler. Nihal, göndermek istediği
bir mektubu olduğunu söyler. Behlül, Nihal’in mektubunu koymak için
cüzdanını çıkarırken, cebinden küçük bir kâğıt parçası kayarak yere
düşer. Nihal, önce Behlül’ü uyarmak ister, fakat sonra içini şiddetli
bir kıskançlık ve merak duygusu kaplar. Behlül, cebinden düşen kâğıdın
farkına varmaz. Behlül evden çıkar çıkmaz, Nihal kâğıttaki iki satırlık
yazıyı okur: “Hepsini itiraf etti. Artık o düşünceniz mümkün değil. Bu
akşam mutlaka burada bulununuz.” (s.464)
Nihal önce bu nottan
pek bir şey anlamaz, fakat yazıya biraz dikkatli bakınca yazının
Firdevs Hanım’a ait olduğunu anlar. Bir anda zihninde Bihter’in hayali
canlanır. İtirafı eden kişinin Bihter olduğundan şüphelenir. Hemen
yalıya dönerek işin aslını öğrenmek ister.
Öte yanda Bihter,
Nihal’in Ada’ya gönderildiği gün annesiyle konuşup Behlül’le olan
ilişkisini anlatmaya ve evlilik işini bozması için ondan yardım
istemeye karar verir. İçinde güçlü bir intikam arzusu vardır: Kendisini
bir süre kullandıktan sonra âdeta bir paçavra gibi bir kenara atma
küstahlığını gösteren adamdan alınacak intikam. Bihter annesiyle
tartışır, annesini Behlül’le bir senedir yaşadığı yasak ilişkiyi Adnan
Bey’e söylemekle tehdit eder. Annesine, olanca siniriyle bağırır,
ağzına geleni söyler. Annesinin dizlerinde ağlamaya başlar: “Lakin,
yarabbi! Anlasanıza, ölüyorum. Onların gözümün önünde seviştiklerinden,
gözümün önünde… Ben işkenceler içinde kıvranırken, onların
saadetlerinden ölüyorum…” (s.486)
Ertesi gün Firdevs Hanım,
küçük bir kâğıda “Hepsini itiraf etti. Artık o düşünceniz mümkün değil.
Bu akşam mutlaka burada bulununuz.” (s.464) notunu yazar, kâğıdı küçük
bir zarfa koyar. Kimse görmeden Behlül’e vermesini tembihleyerek
Bülent’in eline sıkıştırır. Bülent, Ada’ya gider, kâğıdı Behlül’e
teslim eder. Behlül, notu okuyunca ne yapacağını şaşırır, Bihter’in her
şeyi yapabileceğini bildiği için korkmaya başlar. Nihal’e acilen
İstanbul’a gitmesi gerektiğini söyler, Ada’dan ayrılır.
Behlül’ün
birdenbire aceleyle Ada’dan ayrılmasından şüphelenen Nihal de Behlül’ün
arkasından yalıya döner. Yalıda Behlül’ü göremeyince kafasında
tasarladığı şeylerin birer kuruntudan ibaret olduğunu düşünür, yaptığı
bu çocukluktan dolayı kendisini suçlar. Nihal, böylesi karışık
duygularla boğuşurken Behlül’ün sesini duyar. Nihal’in korktuğu başına
gelir. Behlül, Bihter’e Nihal’in her şeyi öğrendiğini söyleyerek ondan
geceleyin odasına gelmesini ister. Konuşmaları duyan Nihal, baygınlık
geçirir, merdivenlerden yuvarlanarak yere düşer.
Behlül yüksek
sesle Nihal’in bayıldığını söyler, yardım ister. Adnan Bey gelir,
kızını kucaklayarak odasına götürür. Herkesi dışarı çıkarır. Adnan
Bey’in içine bir şüphe düşer. Nihal’in Ada’dan ani bir şekilde dönmesi,
Behlül ile Bihter’in ayakları altında serilmiş olması, Bihter’in
ortalıktan kaybolması içindeki şüpheyi güçlendirir. Bu sırada içeriye
Beşir girer. Nihal’i baygın hâlde görünce, daha fazla dayanamaz ve tüm
bildiklerini Adnan Bey’e anlatır. Beşir, soğuk kış gecelerinde Behlül
ile Bihter’i gözlemek için saatlerce beklediğinden çok kötü üşütmüştür.
Bir türlü kesilmeyen öksürüklerinin de sebebi budur. Beşir, Behlül ile
Bihter arasındaki ilişkiyi ta en başından bilmesine rağmen, söylemeye
cesaret edememiştir. Beşir’in, bu evlilik söylentisinden sonra
sağlığının kötüye gitmesinde, tutkuyla bağlı olduğu Nihal’in, çapkın ve
iki yüzlü Behlül tarafından aldatılmasının üzüntüsü vardır.
Öte
yanda Bihter, beklenmeyen bu gelişme karşısında ne yapacağını şaşırır.
Nihal’i kucaklayıp götüren Adnan Bey’in peşinden gitmeye cesaret
edemez. Behlül, “Ben gidiyorum.” (s.506) der. Bihter’i orada, öylece,
yapayalnız bırakır, kaçıp gider. Behlül tarafından yüzüstü bırakılan
Bihter, artık yaşamak istemez. Behlül’ün iki yüzlülüğüne daha fazla
tahammül edemez. Kocasının odasına gider. Yataklığın yanındaki küçük
dolabın çekmecesinden kocasının tabancasını alır, kendi odasına geçer,
kapıyı kilitler. Tabancayı, vücudunun aşk yarasıyla sızlayan noktasına
doğrultur ve tetiği çeker.
Bihter’in intihar etmesinin üzerinden
üç ay geçmiştir. Olaydan sonra Nihal, üç gün odasında hasta yatmış,
fakat nekahat hâli üç aydır devam etmektedir. Doktorunun tavsiyesiyle
Adnan Bey, kızını çamların altında gezintilere çıkarır. Baba-kız
yaşadıkları acı olayların unutabilmek için birbirine destek olur.
Bihter ile Behlül’den hiç söz etmezler. Mlle de Courton’a bir mektup
yazarak onu yeniden yalıya çağırırlar. Eski hizmetçileri Şakire
Hanım’la kocası da, kızları Cemile’yi gelin ettikten sonra kalan
ömürlerini geçirmek üzere Adnan Bey’in yalısına gelirler. Bülent de
artık geceleri okulda kalmaz, evine gelir. Yalıdaki yaşam yeniden eski
günlerine döner.